Erdinç TEKER
25 Kasım 1917'de Lefkoşa'da dünyaya gelen
Alparslan Türkeş , Kayseri- Pınarbaşı’dan Kıbrıs’a göç ettirilmiş bir ailenin
evladı idi. 1933 yılında İstanbul’a gelene kadar İngiliz işgali altındaki
Kıbrıs’ta büyüyen Alparslan Türkeş ecdat toprağının yabancılar yönetimi altında
bulunmasının çilesini burada hissetmiştir. Anavatan özlemini, Türklüğün değer
ve manasını özümsemiş biri olarak Kuleli Askeri Lisesine kaydolduktan sonra bu
düşüncelerini faaliyete geçirmiştir.
Tüm bunlara baktığımızda Alparslan Türkeş
ile genelde Balkan , özelde ise Bulgaristan
Türklerinin yaşadığı duygu yoğunluğu arasındaki paralellik göze çarpmaktadır. Bu
bağın neticesini 1939 yılında yayınlanan “Tuna” isimli yazısında görmek
mümkündür. Yazının başlangıcında
Alparslan Türkeş, Tuna’ya şöyle tanımlamıştır:
“Bu bir isim değil, bir su değil kalbimizde
çağlayan bir tarihtir.
Türksüz Tuna öksüz, Tunasız Türk yaslıdır.”
Yazıda Tuna’nın Türklük ile kavuşması ,
evrimleşmesini ve sonunda ayrılışı işleyen Alparslan Türkeş,
“Tunam! gönlümde yatan Arşlarım susuzluğunu
sen giderirsin.
Bana su vermez misin Tunam?” diyerek sözlerini
bitirirken kaybettiğimiz Rumeli topraklarına bir gün tekrar kavuşma isteğini bu
satırlarda işlemiştir.
1944 yılında o zamanki iktidarın Sovyetlere
yaranmak uğruna uydurduğu sözde Irkçılık-Turancılık davasında yargılanan ve
işkence gören Alparslan Türkeş mahkemedeki savunmasında hakimin, “Turancılık
hakkındaki fikirlerinizi söyleyiniz.” Sorusu üzerine şu cevabı vermiştir:
- Benim fikrime göre her şeyden mühim olan
vesair sahada en ileri dereceye ulaşması için çalışmak lazımdır... Turan, yani
Türk Birliği yalnız Asya'dakiler değil, bütün Türklerdir. Yani ilmi manasından
başka olarak Türkiye'dir. Memleketimizin ilim, irfan, sanayi, iktisadı bütün
yeryüzündeki Türklerdir. Yani Türk Birliği yalnız Asya'dakilerle değil,
Bulgaristan'daki, Yunanistan'daki vesair yerlerdeki Türkleri de içine alan bir
mefhumdur.
Alparslan Türkeş ömrü boyunca yukarıda söz
ettiği düşüncesinden bir adım geri atmamış , gerek Orta Asya , gerekse de
Balkanlardaki Türklerin daima yanında olmuştur. Vefat etmeden 4 sene önce 21-23
Mart 1993 tarihlerinde şahsi gayretleri ile asırlardan beri ilk defa bütün Türk
boylarının bir araya geldiği “TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI DOSTLUK, KARDEŞLİK VE
İŞBİRLİĞİ KURULTAYI” toplanmış, 30’a yakın ülke ve topluluğun ortak kararı ile
35 maddede birlik mutabakatı yapılmıştır.
Alparslan Türkeş ömrü boyunca soydaşlar ile
ilgili girişimlerde bulunmuş bir liderdir. 1 Haziran 1977 tarihinde Ülkücü
Kadro dergisinin kendisi ile yaptığı röportaj sırasında sorulan “Sizce; Dış
Türkler, Türk dış politikasında nasıl bir yer almalı” sorusuna şu cevabı
vermiştir:
-
Her devlet kendi soydaşlarının
yurt dışındaki menfaatlerini korumak , kollamak , gözetmek; yaşadıkları ülkelerde
o ülke vatandaşlarına verilen her haktan hak sahibi yapmak , bunu devam
ettirmekle görevlidir. (1)
1985 senesinde Bulgaristan’da Türklere karşı
başlayan asimilasyon ve soykırım sürecine karşı tüm varlığı ile tepki gösteren
Alparslan Türkeş, 20 Aralık 1985 tarihinde Yeni Düşünce isimli dergiye şu
beyanatı vermiştir:
- Bulgaristan Türklerinin soykırıma maruz
kalmalarını durdurabilmek için yoğun bir politika uygulamak gerekir. …Orada yok
edilmeye başlanılmış olan kardeşlerimizi bir an önce çekip Türkiye’ye getirmeye
çalışmalıdır. Bu insanlarımızı kurtarıncaya kadar sürekli ve planlı gayret sarf
edilmelidir. (2)
Yine aynı dergiye 28 Mart 1986 yılında verdiği
beyanda , “Bulgaristan iki milyon Türk’ü soykırıma tutuyor. Camileri, mescitleri
yıktığını , isimlerini Hristiyan isimleri ile değiştirdiğini , çocukların
sünnet ettirilmediğini” ifade etmiştir. (3)
Bizim Ocak dergisine Mayıs 1986’da yazdığı
yazıda, “Bulgarlar bütün uygarlığın gözleri önünde Birleşmiş Milletlere rağmen
kendilerinin de imzalamış oldukları çeşitli milletler arası antlaşmalara aykırı
caniyane bir imha etme uygulamasını gözlerimizin önünde devam etmekteler.
Ruslara güvenerek ve onların koruyuculuğu altında Bulgaristan Türkleri Bulgar
yönetimi tarafından yok edilmektedir. Bu haller insanlık için utanç vericidir.”
(4) sözleri ile dünyaya seslenmiştir.
26 Eylül 1986 yılında Milliyetçi Çalışma
Partisinin mitingine katılan Alparslan Türkeş, “Dinlerinden, ibadetlerinden
vazgeçmek istemeyen Türkler öldürülmekte veya toplama kamplarına sürülerek
oralarda işkencelere babalarından, dedelerinden kendilerine kalmış olan
isimleri de zorla değiştirilmiş bulunmaktadır. Adlarını değiştirmek
istemeyenlerin bazıları dövüle dövüle öldürülmüş, bazıları ise kurşuna dizilmiş
veya hapse atılmışlardır. Sizlere kısaca anlattığım bu bilgiler, Birleşmiş
Milletler Af Örgütü tarafından kesin saptanmış gerçeklerdir. Bu vahşiyane
davranışlar sadece orada yaşayan Türk azınlığa karşı olmayıp tüm insanlığa
karşı işlenmiş cinayetlerdir. Bu olaylar yirminci yüzyılın son çeyreğinde ve
medeni dünyanın gözleri önünde cereyan etmektedir. Bulgarlar bu zalimane
hareketleri ile insanlığa karşı en büyük suçu işlemiş ve işlemeye devam
etmektedir.” beyanında bulunmuştur (5)
16 Haziran 1987 yılında Alparslan Türkeş,
Milliyetçi Çalışma Partisinin Genel Başkanı olarak Merkez Yürütme Kurulu
toplantısında yaptığı açıklamada, “Bulgaristan'daki soydaşlarımıza yapılan
baskılar yeni başlamış değildir. Yıllardır devam etmektedir.İktidarın bu duruma
karşı tavrı çok pasif olmuştur.Devlet idaresi uzağı görmeyi gerektirir.Başbakan
15 sene sonra yetmiş milyon olacağız,bu baskıların hesabını o zaman soracağız
gibi sorumsuzca ve hafifçe sözler sarf ederek konuyu geçiştirmişti.Bulgarların
soydaşlarımıza karşı giriştikleri zulme karşı acil tedbir alınmalıdır.Her türlü
uluslararası antlaşmaya aykırı olan bu vahşice uygulamalar bütün dünya
kamuoyuna anlatılmalıdır...Planlı ve ciddi bir diplomatik faaliyet
yürütülmelidir.
Bulgaristan'ın üyesi olduğu demirperde
ülkeleri ve onların ağababası olan Sovyetler Birliği nezdinde diplomatik
girişimlerde bulunulmalıdır... Çünkü Bulgaristan bu ülkenin haberi ve müsaadesi
olmadan nefes bile alamaz.Sovyetler Birliği Devlet Başkanı Gorbaçov'un dünyayı
memnun eden 'perestroyka' ve 'glasnost' gibi birtakım çalışmaları vardır.Gorbaçov
kendi halkı için yeni ufuklar vaat etmektedir.Bulgaristan'daki Türklere karşı
uygulanan vahşi baskılar hem insan haklarına aykırıdır hem de Gorbaçov'un
dünyada vermek istediği görünümü karartmaktadır.Eğer Sovyetler
Birliği,Bulgaristan'dan bu baskıları sona erdirmesini istese zulmün devam
etmesi mümkün değildir.” demiştir. (6)
1989 senesinde Bulgaristan’dan Türklerin
anavatanına göçlerine kadar olan süreçte Alparslan Türkeş, daima Bulgaristan
Türkleri ile ilgilenmiş , göçten sonra da gerek ziyaretlerinde gerekse de
verdiği beyanlarla daima yanlarında olmuştur.
Ömrünü Türklük davasına adayan ve bu yüzden
Başbuğ unvanı ile Türk Dünyasının gönlünde taht kuran Alparslan Türkeş’in
aşağıdaki sözlerinin daima hatırlanması gerektiği kanaatindeyim:
“Biz bugün Anadolu’dayız ama Anadolu’nun
dışında bir Türk topluluğu vardır. Biz büyük bir milletiz. Mutlaka bir gün
Türkler uyanacaklar, tekrar haklarını isteyeceklerdir ve alacaklardır.”
Kaynaklar:
1-) Başbuğ Türkeş - Yazar: Metin Turhan (
Kripto Yayınları) Eylül 2015 , 3. baskı
2,3,4,5,6,7-) Alparslan Türkeş - Yazar: Metin
Turhan ( Bilgeoğuz Yayınları) 2009
0 yorum:
Yorum Gönder